Dienstag, 25. Dezember 2012

Bugün


Sokaklar seni arıyor bugün
Köşe başında adını düşürmüşsün,
Dalgındın herhalde ya da çok üzgün...

Seni sevmeyi öğretiyor yağmurlar bugün
Hatırlarsan, kalbinden çıkarken şemsiyemi düşürmüştüm.
Dalgındım herhalde ya da çok üzgün...

Çocuklar seni oynuyor bugün
Yokluğunu yakalayıp, varlığını saklıyorlar.
Yakınlarda mısın? Bulabilir miyiz seni bir gün?

Seni özlemeyi büyütüyor anneler bugün
Hatırlarsan, Şubat'ta doğmuştuk, küçüktüm
Yaşıyorsan anlatır mısın? Sahi ben nasıl öldüm?

Yarınlar seni suçluyor bugün
Bir zamanlar'ı korurken şimdi'yi öldürmüşsün,
Sarhoştun herhalde ya da çok düzgün...

Seni beklemeyi öğretiyor yağmurlar bugün
Hatırlarsan, kalbinden çıkarken şemsiyemi düşürmüştüm.
Islandı saçlarım, çok üşüdüm...

inankdemir

Dienstag, 18. Dezember 2012

Denize Çıplak Girebilmek...



Sigara içmiş, hafif pusulu bir ses tarihi yeniden mırıldanır gibi sordu "Sen hiç denize çıplak girdin mi oğlum?" 

Yüzümün üşüdüğünü hissettim. Ayaklarm aralanmış ahşap kapının boşluğuna doğru koşup kaçmak istedi bir an için.
"Anlıyorum..." dedi hayatı bütün kusurlarıyla kabullenmiş bir olgunlukla, denizdeki bütün kaptanları tanıyormuşcasına korkusuz ve cesur.
"Sen daha kumsaldaki kızgın kuma bile ayak basamamışsın çocuk!"
O gülümserken bir yıldızın kaydığını hissetmemek elde değildi. O konuştukça ben yakalayıp tutmaya çalıştım yıldızları.
"Hayatı denize çıplak girdiğinde anlayacaksın. Dikkat et! Yüzeceksin uzun bir süre, yeni dalgalar keşfedip, yeni kıyılar tanıyacaksın. Yosun da tutacaksın elbet, yorulacaksın.
Bir gün yosun tutmak yerine yutarsan içinde kurutup, karada kusma olur mu?
Karada yosun zehirler adamı. Boğulmayı göze al lakin denizde yosun yut. Boğulursun en kötü, arınırsın da... Ciğer gibidir bu hayat dediğin, iyilik soludukça arıtır çamuru. Hep daha temiz ol ister, daha saf."
Hangi koya demir attıysam saplandım kaldım. Oksijenden başka bir şey solumayan ciğerlerim tütün bahçesi gibiydi.
Bir ressamın fırçasında dünyaya çarparken yüzüm korku boyuyordu gözlerim.
"Kork!" dedi bana, "Kork ki açılsın cesaretin..."


inankdemir


Donnerstag, 22. November 2012

Diyar-ı Rum 2




Seni bana çanlar haber verdi.
O sırada bir cinayet işlenmişti meyhanede.
Kadeh gibi tokuşturdum geçmişini
Beni sürükleyen sarhoşluğundu Kadıköy'e.
Yeni Roma'da kırılmıştı bacakları bütün atların,
Nalları çaktığın toprağa da mı yoktu hiç saygın?
Duydum ki Ayazma'ya da dem bulaştırmışsın,
Eylül'ün yüzü yok artık Ekim'i görmeye.
Hani dolunay hep gebe kalırdı ya şafaktan önce,
Masallar doğardı sonra patina gibi yorgun ve kirli
Vururdu ömrüm fırça fırça resmine...
Ne de olsa alışmamışız patikalarda ayrı yürümüye.
Biz sevişirken daha soyluydu deniz, iyi yetişmişti Boğaz
Bilirdi dalgaları çarpmadan Büyük Ada'ya hürmet etmeyi
Ne ara hatır sormayı unuttu sahi poyraz?
Gücendiğini dile getirseydi yerleşirdik kuzeye.
Ben daha seninleyken vaftiz ettim bu sürgünü, 
Hasreti de suya bandım.
Karşı yakaya bi uğrayıp çiçekleri sulayacaktım,
Kazara seni hatırlamayacak kadar uzun kaldım.

Eleni


inankdemir



Mittwoch, 21. November 2012

Diyar-ı Rum


Yine Heybeli Ada'da kapalı bulmuşlar seni.
Saçların kırılmış, buz gibi sulardan çıkmış ellerin. 
Hangi meleğe dua etmişse gözlerin,
Belli ki girdiğimiz günahı yummuş kirpiklerin.
Kurtuluşunu miras bırakıp uçmuşsun Diyar-ı Rum'dan,
Kaç aşka güvercin kanı bulaştırmışsın Fener'de... 
Sen uyurken yeminimden astılar beni Hipokrat Ağacına
Kıyılarım yaşlandı, binip gelemedim o çocuk dalgaya
Ayak bileklerinden kimler öptüyse Manastır'da,
Bütün mezhepler şarap içmiş Üzüm ayında
Güneş saklıyor kokunu, sabahlar hep yanık
Bir Aziz'in sesinden dinledim seni bu pazar da. 
Belki de sen olmadığın için İstanbul biraz eksik
Çünkü sendin "O" bıraktığım Eleni, surların ardında...

inankdemir


Sonntag, 18. November 2012

Hayat Uzakmış Bize!




















Hayat uzakmış bize.
Çok yıldız kaydı, birini bile tutamadık.
Avuçlarımızda bulutlar ağladı,
Biz gözlerinden başka akacak deniz bulamadık.
Ne kalabalıklar ördük yalnızlığa
Ne gürültülüydük, sesini duyamadık.
Zaman araladı kapımızı
Saydıkça bozdu kilidimizi
Öyle bir geldin ki yanımıza
Kendimizi kovamadık.
Eşyalarımız vardı senin gibi,
Eskidiler ama atmaya kıyamadık
Eskiciler hep seni sordu
Halini verdik, hatırını kıramadık.
Hayat seni kaça sattıysa bize,
Bir ömürden fazlasını alamadık.

inankdemir

Donnerstag, 15. November 2012

Ayrılığın Salkımları


                                                                                                                                         
Dün gibi hatırlıyorum gidişini.
Yüzün ay'da saklanmıştı, hilal sanmıştım.
Okyanuslara akıtmışsın göz yaşlarını
Yunuslar dokunmaya kıyamamış.
Her kıyıda bir izin var,
Benim sahilimde kokun bile kalmamış.




















Artık şarap içilmiyor... 
Konuşmuyor bizimle asma yaprakları
Saçlarına dolanmış çözülmüyor ayrılığın salkımları                                           
Mevsimler de çoluk çocuğa karışmış
Bende her bahar en az bir aşk yetim
Aniden bastırınca sessizliğin
Bütün şarkılar ölüme alışmış
Sesimi ateşinde susturdum ama
Her makam toprağın fısıldayan yasıymış.

inankdemir

Sonntag, 14. Oktober 2012

Gitmek...



Nerede değilsek orada iyi olacakmışız gibi gelir hep.
Zamanın gerisinde durabilmek için iyidir gitmek. Ötesiyle tüm bağlantıları kesmek gerekir.
Arınıp gelmek için şarttır hatta.


Bir balıkçı sandalıyla el değmemiş koyların keşfi kadar taze umutlar yeşertmenin tek yoludur belki. 
Yola çıkmak bir valiz parçaşıyla her durakta dinlenip ve her durakta geçmişi biraz daha dinlendirip. 
Dalgaların sakinliğiyle önce su gibi akıp, sonra hırçınlaştığımız anlarda bir aşkın hazin sonuna hazırlanmak gibidir çoğu zaman.
Yalnızlığa dair atılan ilk temeldir belki, kalabalığın katlarını daha sağlam çıkabilmek için...


inankdemir

Freitag, 5. Oktober 2012

Sokak Kedileri



Seni beklerken çaydanlığın altını açık unutmuşum.
Kusura bakma biraz koyu demli olmuş.
Mutlaka iz bırakır şimdi bardakta.
Çiçekleri sularken ağzımdan kaçmış, gittiğini gelene geçene duyurmuşum.
Yalnızlığım kapı eşiğinde aralanmış yokluğunu yüzüme çarpmakta.
Gelmeyeceğini hissediyor aslında sokak kedileri
Yine de şehrin tüm çöp tenekelerini eşeleyip, koklamakta…

inankdemir

Mittwoch, 26. September 2012

Bir Görseydik Hâlimizi!















Çok yollu, çok seçenekliydi... 
Ben önce seni seçtim.
Tam anlamıyla yolun ortasında durdu beraberliğimiz. 
Valiz içinde nefessiz kaldı eşyalarımız, birlikte tozlanamadık biz. 
Gelecekte dönmek vardı belki ama ben gitmeyi senin geçmişinden öğrendim... 

Çocukların saklambaç oynadığı şeffaf bir mahallenin girişinde terk edilmiş,
ahşap evlerin kapısında sakladım gözlerini uzun bir süre. 
İçime çektiğim dağlar bile yer değiştirdi o vakit. 
Huzura meydan okuyan kara bulutların seyrine bıraktın sen bizi; viraneydi sonumuz. 
Çırakları bırak, ustalar bile çivi çakamadı duvarlarımıza... 
Keşke çocuklara emanet etmeseydik hâlimizi! 

Kalbim büyücülerin iğneli sabunlarında mıhlanmış, 
saç tellerinden kan dolaşımını sağlıyor bütün kötülükler. 
Ayda bekletiyorlar ve sen hala aydınlatamıyorsun bizi. 
Kalabalık meydanlarda buluşuyor artık sevgililer daha kolay ve daha çıplak harcanmak için. 
Bizim sevişmeyi düşlediğimiz o küvette üzüm eziyor şimdilerde aşıklar,
aynadan izliyorum da hepsi sarhoş...
Keşke ayılmadan bir görseydik hâlimizi!

inankdemir

Gelme...











Gelme...
Bize doğru atacağın her adım incitir ayak bileklerini
Sensizliğin mesafesi bana hep daha yakın.
Eğer gelirsen bir gün unutursun yürümeyi
Bana yetişirsin belki ama kendinden kaçamazsın.
Gözlerini yüzüme taşıma sakın
Sokakta kalır ellerin, dokunamazsın.
Sonra sev, şimdi sevme beni
Kötü alışkanlıkların olur,
Mesela başlarsın sigaraya
Bırakamazsın…

inankdemir