Donnerstag, 22. November 2012

Diyar-ı Rum 2




Seni bana çanlar haber verdi.
O sırada bir cinayet işlenmişti meyhanede.
Kadeh gibi tokuşturdum geçmişini
Beni sürükleyen sarhoşluğundu Kadıköy'e.
Yeni Roma'da kırılmıştı bacakları bütün atların,
Nalları çaktığın toprağa da mı yoktu hiç saygın?
Duydum ki Ayazma'ya da dem bulaştırmışsın,
Eylül'ün yüzü yok artık Ekim'i görmeye.
Hani dolunay hep gebe kalırdı ya şafaktan önce,
Masallar doğardı sonra patina gibi yorgun ve kirli
Vururdu ömrüm fırça fırça resmine...
Ne de olsa alışmamışız patikalarda ayrı yürümüye.
Biz sevişirken daha soyluydu deniz, iyi yetişmişti Boğaz
Bilirdi dalgaları çarpmadan Büyük Ada'ya hürmet etmeyi
Ne ara hatır sormayı unuttu sahi poyraz?
Gücendiğini dile getirseydi yerleşirdik kuzeye.
Ben daha seninleyken vaftiz ettim bu sürgünü, 
Hasreti de suya bandım.
Karşı yakaya bi uğrayıp çiçekleri sulayacaktım,
Kazara seni hatırlamayacak kadar uzun kaldım.

Eleni


inankdemir



Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen