Freitag, 11. Januar 2013

Yaşlılığa Anı Gerek Emeklilik Sigortasından Önce!




Ben hep bir adım geriye gidyorum bana bir şey sorulduğunda. Uzaktan şöyle bir bakıyorum... Anlıyorum ki paniğe mahal yok. "Don't Panic!" diyorum yani özetle. Farklı farklı şekilde ama özetle bu. Çünkü üzüntü, acı bunlar hep panikten, endişeden gelir.
İnsan bazen kendi göremiyor bunu. Çok doğal. İnsanız. Korku kanımızda kol geziyor her daim. Biri bir yerimizi kesince de dışarı fışkırıyor. Hemen pansuman yapmak lazım. 
Ama gerçekten samimiyetle paniğe mahal yok. Herşey her koşulda yolunda bunu hep hatırlamak lazım. 
Adamlar kadınlar gider, aşklar biter ama hep bi yenileri başlamaz mı mesela... Eğer biz takılı kalmazsak başka biri ile başka bir keyif almaz mıyız sonradan? Duraklarda inip binmenin yerinde saymamanın hiçbir sakıncası yok!
Ha, ne zaman biri gelir gel beraber gezelim der ballı lokma tatlısı. Diyen olana kadar biz kendimiz gezicez. Yaşlılığa anı gerek emeklilik sigortasından önce!

Ve Ayna...






O yazın son gecesiydi belki de. Güneşin bizi aya emanet edişini hatırlıyorum da...
Tenime dokunan rüzgarın nefes çekişiyle içim ürpermişti. Uykudaydı bahçedeki bütün çiçekler. Uyandırmamak için fısıldıyorduk. Sesi kısıldıkça tedirgenleşiyordu anlattıkları. Yalnızlığın baş köşesini paylaşıyorduk. Hayal ettiği kalabalığa emir verir gibi  "Tepkisiz ol!" diye buyurdu.
Kırıldığım kadar öfkeliydim, öfkelendiğim kadar kırgın.
"Ayna... Sen hiç bir aynanın kendiliğinden kırıldığını gördün mü?", tebessüm ederek sordu.
Cevabım anlatacaklarının devamını dinlemeye koyulmuştu çoktan.
"Bir ayna kendiliğinden kırılmaz, kırarlar ancak. Biz kırılınca kaybederiz. Onarılmayı bekleriz. Zaman her şeyin ilacı dediklerine bakma. O biraz yalan. Zamanla aşıma uğrar acı, acıyla beraber hayatlarda.  Ayna kırılsa da gösterir, işlevselliğini kaybetmez. Unutmayıp hatırlamak için de kaydetmez. Fakat bir kez kırıldığında artık, kıranları kırdıkları kadar yansıtır. Kendilerini bin parça görürler. Gerçeğe dayanamayıp yalandan ölürler. Ve ayna yine gösterir, hep gösterir..."



inankdemir

Dienstag, 8. Januar 2013

Okunmamış Mektup


Hayata uzanıp kaderimi dinlendirmek istiyorum artık. 
Gözlerim geçen zamanın aynası gibi yoruldular şahidin olmaktan. Parlaklığınla yıldızların görünmesini engellediğin için sevemedim seni. Her ayrılıkla öz kardeştim, senin aşkınla üvey.
Bana ait olmayan bir tarihin kokusu vardı üzerinde. 
O kadar çok okudum ki anlayamadım nereden geldiğini. 
Gün ışığına çıkmış karanlık sırların muhafızıydın. 
Öyle suçluydun ki seninle savaşmak sarhoş tüccarların haddiydi.
Batmış bir gemiye yuva açan denizlere döndü kalbim. 
Hiç kolay değildi paslanmış parçalarınla akıntıya yön vermek. 
Sonra karaya oturdu sensizliğim, nasıl saplandıysan derinliğime.
Geçmiş gibi hatalarla dolu olmana rağmen güzel bir yerdin. 
Zaman zaman seninle yolculuğa çıkmak iyiydi ama yaşanacak yer değildin...

inankdemir


Donnerstag, 3. Januar 2013

Böyle Olmazdı!










                           


Böyle olmazdı... 
Bizden önce dağılmasaydı şehrin delikanlıları
Ne sen düşerdin bisikletten, 
Ne de ben çaresizlikten çevirirdim pedalları
Çocuklar komşu evin lavanta kokusu gibiyken,
Sevip sayardık yetişkinliğimizi
Şimdi ne zaman çıksak meydanlara
Gözlerim çırılçıplak, kirpiklerim aç
Sözlerim kirli...
Hangi ihtiyar karşıdan karşıya geçse,
Kaldırımda unutuyor kafir değneğini
Bilseydik aşkın hiç gitmeyeceğini
Seviştikten sonra kırmazdık kemiklerini.
Eğer bizi bir kez olsun görebilseydim aynada
Kendime dönüp bakmazdım. 
Yüzünü bir valize koyup taşırdım yol ortasında,
Geleceğinde bekler, geçmişinde durmazdım.

inankdemir