Dienstag, 18. Dezember 2012

Denize Çıplak Girebilmek...



Sigara içmiş, hafif pusulu bir ses tarihi yeniden mırıldanır gibi sordu "Sen hiç denize çıplak girdin mi oğlum?" 

Yüzümün üşüdüğünü hissettim. Ayaklarm aralanmış ahşap kapının boşluğuna doğru koşup kaçmak istedi bir an için.
"Anlıyorum..." dedi hayatı bütün kusurlarıyla kabullenmiş bir olgunlukla, denizdeki bütün kaptanları tanıyormuşcasına korkusuz ve cesur.
"Sen daha kumsaldaki kızgın kuma bile ayak basamamışsın çocuk!"
O gülümserken bir yıldızın kaydığını hissetmemek elde değildi. O konuştukça ben yakalayıp tutmaya çalıştım yıldızları.
"Hayatı denize çıplak girdiğinde anlayacaksın. Dikkat et! Yüzeceksin uzun bir süre, yeni dalgalar keşfedip, yeni kıyılar tanıyacaksın. Yosun da tutacaksın elbet, yorulacaksın.
Bir gün yosun tutmak yerine yutarsan içinde kurutup, karada kusma olur mu?
Karada yosun zehirler adamı. Boğulmayı göze al lakin denizde yosun yut. Boğulursun en kötü, arınırsın da... Ciğer gibidir bu hayat dediğin, iyilik soludukça arıtır çamuru. Hep daha temiz ol ister, daha saf."
Hangi koya demir attıysam saplandım kaldım. Oksijenden başka bir şey solumayan ciğerlerim tütün bahçesi gibiydi.
Bir ressamın fırçasında dünyaya çarparken yüzüm korku boyuyordu gözlerim.
"Kork!" dedi bana, "Kork ki açılsın cesaretin..."


inankdemir


Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen